“Başka bir dünya mümkün mü bilmiyorum ama 'başka bir Türkiye' mümkün görünmüyor. Erkin Koray "Elimde sarı madenden bir boru/ gidiyorum güneşin battığı yere doğru" derken, ne söylemek istiyordu, bunu da bilemiyorum, fakat 'umudun battığı yere doğru' gittiğimizi hissediyorum.”
Edebiyat geçmişi olan köşe yazarlarını ayrı bir dikkatle okurum her zaman. Çeşitli sanat çevrelerinde bulunmuşlukları ve kendileri gibi şair, yazar arkadaşlarının çokluğu, başlarına gelmesi muhtemel çeşitli sıkıntılar ile, değerli deneyimlere sahip olduklarını düşünürüm. Üstüne üstlük bu insanlar, yazıyı nasıl kuracağını, nerede neyi söylemesi gerektiğini bilen ve zihnine dolanların akışına kapılmayan, kalemine hâkim insanlardır. Yani yazdıkları her sözün nereye gideceğinin hemen hemen farkındadırlar, yazdıklarını bilinçle, bile isteye yazmaktadırlar.

İnsanlar değişebilir, yorulabilir, bir davaya ne kadar harcadıysa da ömrünü, kendini geri çekebilir, her şey olabilir, buna inan ki yok sözüm, ama düşünde hala varsa gençliğini verdiği dünya, nasıl olur da onu kendi “geçmişte yaşanan geleceğine”, yani , kendi “olacaktı, yapacaktık”larına hapsedebilir? Üzülmez mi “Ben yıldım, siz de yılarsınız yılmazsınız size kalmış ama benden söylemesi…” yazısı yazarken? Kime hizmet eder bu yazısı, içi istediği kadar acısın acımasın?

Ben miyim sanatçının tanımında yanılgıya düşen? Çok şey mi bekliyorum sanata, topluma, insana gönül veren kimseden? ‘Gönül vermek de nesi’ mi yoksa? Bu kadar mı yanlışım, yazan, okunan bir kimsenin topluma bir günde iki günde değil belki ama beş senede on senede edebileceklerini düşünmekle? Hepsi aynı diyip geçmeli miyim? Razı olur susarsam, sizle doğruyu yanlışı ölçüp tartmazsak, bu kimin hanesine gol yazılır? sorayım dedim...
Uzun lafın kısası, kulak verdiklerimizden korku işitmez olup, umut dolu satırlarda buluşmak, ve yaşanacak tüm güzelliklerin altına bir gün “Ben demiştim” imzası atabilmek dileğiyle…
Saygılar, selamlar… :)
Ilgıt Teyhani
27.05.10
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder