3 Şubat 2014 Pazartesi

"Biz şimdi gidiyoruz gibi ya dostlar / Bir gün döneriz elbet / Acısız, adsız"

Çocukken Grup Yorum'dan Gülten Akın şiiri olan -o zamanlar Gülten Akın'ı bilmezdim- "Büyü"yü dinlerken, son kıtasında "Büyü de baban sana / Büyü de büyü / Büyüyüp de on yedine geldiğinde baban sana / İdamlar alacak"ı dinlerken, yanlış duyduğuma inandırırdım kendimi. Çok çocuktum çünkü. O son dizeyi ısrarla “... inanlar alacak” diye söylerdim. “Açlık, yokluk, işsizlik tamam da, idam nasıl olur lan, öyle değildir. İnanlar alacaktır, yani hayallerin olacak, hem de inandığın hayaller, ülküler, 17 kocaman yaş...” derdim. –O zamanlar Erdal Eren’in masum yüzünü bilirdim sadece-

Erdal Eren’i babama sorduğumda o kadar sıradan bir olaymış gibi, “Bu çocuğun yaşını büyütüp astılar işte kızım” demişti ki, onun göstermediği şaşkınlık benim yüzüme oturmuştu. Yaşı 17’ymiş, 18 yapmışlar. Yaşını büyütmeselerdi de, 1 sene kendi büyüseydi sonra assalardı da tamam değildi ki benim için. Onun için de tamam değildi, öyleyse, bu ifade neyin nesiydi...

Çok geçmeden büyüdüm, yeri zamanı belirsiz, kesikli değildir zaten bu süreçler. İdamın darağacından başka halleri olduğunu gördüm sonra. Sokakta dövülerek idam edilmek, kafasına kurşunlar yağdırılarak idam edilmek, işkencede tecavüze uğrayarak, tecavüzcüsünden zevk alarak idam edilmek, bir vagona “Paralı eğitime hayır” yazan liseli evladı işkenceye götürülürken, “Yavruum, duruun, götürmeyin evladımı, götürmeyin, o daha çok küçük, o daha çok küçük” feryatlarıyla idam edilmek, emekli öğretmen olup gaz yiyerek idam edilmek, hamileyim dedikçe polis tekmesi yiyerek idam edilmek, 12’sinde everilip kendi canına kıyarak idam edilmek, senelerce ataması yapılmayan öğretmen olup idam edilmek, edilmek, edilmek...

“Ölür bir Japon çocuğu Hiroşima'da
On iki yaşında ve numaralı
Ve ne boğmacadan ne menenjitten
Ölür 1958’de Ölür bir Japon çocuğu Hiroşima'da
1945’te doğduğu için” N.H.

Değişen tek şey, idam hükmünün mahkemelerce onanmış olup olmamasıydı. Türlü halleriyle idam hükmünü veren de çeken de belliydi, idam kesindi.

“Buyruk kesindi
Gayrı gözlerini kör sürüngenler
Yüreğini leş kuşları yesindi” A. Arif

Bunun için, sen ben biz, belki birinden daha az birinden çok etkilendik ama, hepsinin yasını bir tuttuk, birine üzülürken diğerini hatırlamaktan kendimizi alıkoyamadık, unuttuysak utandık. “Unutursak kalbimiz kurusun” dedik, yazdık duvarlara.

 "yırtarak geçiyor kalbimizden
hayatı da törpüleyen zaman

şuramızda bir şey var
 acıya benzer
umuda benzer
böyle günlerde hayat
hem acıya, hem acıya benzer" Arkadaş Zekai Özger

Bugün de o adalet beklenen sembolik günlerden biri. İnsaf, vicdan, katil, faşizm çıkarken ağızlarımızdan iki katil sembolik olarak cezasını buldu -bulursa- diye sevinemeyecek hiçbirimiz. Ethem’in, Hasan Ferit’in, nicelerinin kanı kurumadı daha. Hasret’in, Metin Göktepe'nin, nicelerinin kanı kurumadı daha.

Hasret Gültekin / Sevgi Kuşun Kanadında

Sevgiler...