29 Eylül 2010 Çarşamba

Dedikodu 5

Hatırlarsınız belki bu arabayı. Haberlerde ilk görüşünüz çocukluğunuza denk gelmiştir, çarpılmış, korkmuşsunuzdur da belki insan hayatının, bir kontak çevirişine bu denli bağlı olabilmesinden... En doğal hakkınızın, yaşamınızın, elinizden alınabilmesinden.

"Demokratik bir toplum için en büyük tehlike, yolsuzluklara, karanlık olaylara ve haksızlıklara karşı, kamuoyunun duyarlılığını yitirmesidir."

Uğur Mumcu


Suikastının ardından çekilen bir belgeselde rastladım bu sözlerine, kendiyle beraber 60 gazetecinin failini meçhul bırakmış bir ülkenin okur-yazar evlâtları olarak bir üzerinden geçelim dedim.

Kimi sorular üşüştü aklıma;

- Namus nedir? dense bir gün, (varsa) çalıp çıptıkların, (varsa) sırtını sıvazlattıkların, varsa doğruluğun, dürüstlüğün gelir mi aklına?

- Allah'a inanmayanlara acımayın, dense bir gün, ve sen, bir inanansan, onlara acıyan gözlerle bakmaya son mu verirsin yalnızca, yoksa yanlış anlar, Acımaz! mısın, bazıları gibi? Demokrasi savunucusu kesilmişken şu toplum, bir ucundan diğer ucuna, sen tahammülün neresindesin?

Sanırım hayatta ne alanda olursa olsun tutturmamız gereken yollardan biri, doğru soruları sormayı öğrenmek. Çabalamak serbest. Böylece, yüzme havuzlarını açık deniz sanmaktan kurtulabiliriz. Konumuza dönersek, onca tartışma programı yayınlanıyorsa da her gün, işte belki de doğru sorular tartışılmadığından, kamuoyu cevaba bir türlü yaklaşamıyordur ve duyargalarıyla rahatlıkla oynanıyordur, ne dersiniz?

Aydınlık ve güzel günler geceler dilerim :)

Sevgiler...

Ilgıt Teyhani
29.09.10

7 Eylül 2010 Salı

Kıssadan Hisse

Sabah kahvaltı yapıyordum. Büyükçe bir kasede yeşil zeytin, içindeki küçük kasede de siyahlar duruyordu. Yeşilinden birkaç tane yedikten sonra, bir tane de siyah attım ağzıma ve şekerli tadına anlam veremedim. "Bu zeytinlere reçel mi bulaşmış?" derken tam, ağzımdakinin zeytin çekirdeği değil, vişne çekirdeği olduğunu fark ettim. Kaseye tekrar baktım, yalnızca taneleri kalmış koyu bir vişne reçeli...

Sanırım Türkiye'de demokrasi de, türlü açılımlar da bizde bu etkiyi yaratıyor. Yediğimizin zeytin olduğuna öyle şartlanmışız ki, "reçel bulaşmış" sanıyoruz...

Gününüz geceniz aydın olsun.

Ilgıt Teyhani
07.09.10

6 Eylül 2010 Pazartesi

İyi Çocuk Olmak ya da Olmamak


Biriyle aranızda yıkılmasını hiç istemeyeceğiniz bir güven ilişkisi olmasının en kötü yanı, ona kül yutturamayacak olmanızdır. Size en dokunanı ise, onun bu eylemi, olta atmak diye de tabir edeceğimiz, ciddi bir tonla sorulmuş herhangi bir soruyla başarabilecek olmasıdır.

Kimse tarafından fark edilmesini istemediğiniz o şeyin varlığına dair, herhangi birinden gelen soruya, “O nerden çıktı ya?” karşılığını verebilir iken, arada güvenin olmazsa olmazınız olduğu bir kimseye muhtemelen “(Hık, mık) Evet de, başka kim biliyor?” diyeceksinizdir.

“Yok ben onlara da külü karşıdaki bir milyoncudan paketletip afiyetle yuttururum” diyenleriniz varsa ve çıkarsa karşıma, “Bozulmuşsun arkadaşım, senin ruhun bozulmuş.” derim, buraya da yazıyorum.

Yok, siz de benim gibi risk analizinden “Onun güvenini kaybedeceğime, kendimi eleveririm.” diyerek çıkıyorsanız, “Vay halimize” ama bir o kadar da, “Ne mutlu bize ve karşımızdakine” :)

Dilerim hayatta kekeleyişlerimiz olanca az ve doğrularımız yanlışsız olsun.

Lise yıllarımdan bir de anı var ki, bahsetmenin tam sırası:

-Başar, kopya mı çektin?
-Iıı, hangi soru hocam?
-(Gülüşmeler) Otur Başar, otur.

Ilgıt Teyhani
06.09.2010