26 Ocak 2010 Salı

Adalet, bırak şu sandalye kapmacayı güzelim


Tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer gibi, Adana’yı kürkçü dükkânı bilmiş haldeyim. Tatil geldi madem, ben de geleyim, ailemi, sevdiklerimin bu yakasını da göreyim hali… Ve daha geldiğim akşam, aldığım bir haber. Kaç yıldır apartmanımızın kapıcısı, bekçisi, ilk yardımı Cevdet Amca işten çıkarılabilirmiş, üzüldüm. Cevdet Amca öyle başka ki mesela benim Adana’da yalnız kaldığım vakitler olurdu (hayır şehir bomboş olmazdı, yapmayın, bu düşünce tarzını bırakın:) ve Cevdet Amca ola ki bir arızada tamirciyi çağırmak zorunda kaldığımda, adamla beraber girer, beraber çıkardı, benim güvenliğimi sağlamak için.

Sigortasının yatması-yatmaması- hususunda muhasebeciden kaynaklı olduğu düşünülen, ama ispat edilemeyen bir –tabiri caizse- yolsuzluk anlaşılmış… Ortada ödenmesi gereken hayli büyük bir borç ve sorumlusu net bir şekilde belirlenemediği için, “Yapacak bir şey yok” deyip bu işle birinci dereceden alakalı insanı mağdur ediş… Ben yokken neler neler olmuş burada. Apartmanın yeni yöneticisi de annem olduğundan, yakın takipte içimin bir yanı sıkılıyor, bu mevzu her konuşulduğunda.

Bana bir fıkrayı hatırlattı bu olanlar. Adamın birinin bir tarlası varmış. Çapalasın eksin biçsin diye bir işçi tutmuş. Onun başını beklesin, gelene geçene baksın, güvenliği sağlasın diye başına bekçi dikmiş. Onların maaşlarını düzenlesin, gelire gidere tutara baksın diye muhasebeci ayarlamış. Onları denetlesin, yönetsin, ilgilensin diye de bir müdür seçmiş. Sonra kriz çıkmış, aralarından tabi ki işçi işten çıkarılmış.

Annemin merhametli yönetici olma çabasını yarıda kesen, arada bırakan şeyler bunlar. Dünyanın ufacık bir yerinde, bahçesiyle binasıyla toplamda ancak 500 m2’lik bir yerleşim alanında birkaç insan, başını ellerinin arasına almış, “Ne olacak bu işin sonu, makbuz da kesmemişler, muhasebeci itiraf etmezse asıl o zaman ne olacak?” diye düşünüyor.

“Adaleti ancak güçsüzler ister.” sözünü sanırım Thomas More’dan okumuştum. Ondan değilse bile, okuduklarımdan tanıdığım kadarıyla, duysa bu söze hak verirdi, inanıyorum. Maalesef bu söze de inanıyorum… Gözümde adalet her ne kadar güçlünün gücünü kabullenmekte ön koşul da olsa...

Adalet yoksa, güçlü de yok, güçsüz de. Erk yok. Yırtıcılık ve yırtılıcılık var.

Karda buzda kayıp düşmemeye bir, yasal prosedürlere iki, aman dikkat!

26.01.10