8 Ağustos 2010 Pazar

DediKodu 3


“Bir derviş varmış, deli olup olmadığını bilmiyoruz, kimi gün birinin yolunu çevirir, ‘Peki sen ne dersin?’ diye sorarmış. Boş verip geçmişler başlangıçta; fakat derviş sorusunda direndikçe kasabayı bir düşüncedir almış: Dervişin sorusunu bir yanıtlayan çıkmayacak mı? Ama bunu herkes yalnızken kendi kendine düşünürmüş, başkasına açmaya utanırmış. ‘Bilemedim’ demenin korkusu. Öyle ki dervişin sorusu ile karşılaşanlar, bunu gizlemeye başlamışlar artık, ‘bana bir şey sormadı’ diyorlarmış kahvede. ‘Hele bana sorsun da, bakın nasıl yanıtlarım’ diyenler de çıkmaya başlamış. Fakat zamanla bu sıkıntılı durum bir karabasan olmuş çıkmış. Dervişi öldürmüşler, neyi sorduğunu da unutmuşlar...”

Melih Cevdet Anday


Sokrates'i getirdi aklıma Melih Cevdet'in yukarıdaki satırları. Bu tarife uyanları sıralayacak olsak, sürekli bir yeni isim eklenebileceğinden, sonunu getirebilir miyiz bilmiyorum. Ve şu an, sonunu getirebilelim ister miyim istemez mi en çok onu bilmiyorum.

Düşünen, düşündüren kimsenin sonunun getirilmesine kaynaklık eden, işte tam da bunu başarabilmiş ya da başarmasına az kalmış olması. Katlin gerçekleşmesiyle olansa, artık yeni gelişmeler hakkındaki düşüncesini aktaramayacak olması. Fakat bakış açısına, tarih yazımı sayesinde sahibiz. Efsaneleştirilmesiniyse geçiyorum, zira daha yaşarken efsane olmasaydı, hedef o olmazdı.

Düşünce özgürlüğü yalnız yasalarca değil, ahlaken de desteklenirse, toplumca içimize işlerse, 'nefes kesici' kuramcıların nefesleri kesilmezse, zorunlu kılınan bir Düşünce Tarihi dersi ile, bakışımız biraz olsun kuvvetlendirilirse, bu katillerin sonunu getirebiliriz mesela, bu bir ihtimal.

Düşünce odaklı soru soranlar, artık sormaz olurlarsa, kimsenin aklına karpuz kabuğu düşmez olursa artık, o zaman da bu listenin sonunu getirebiliriz mesela, bu da en kötü ihtimal.

İyiye götüren ihtimallerimizin gerçekleşmesi dileklerimle...

Selamlar.

Ilgıt Teyhani
08.08.10

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder