22.03.2013
"Muuutluyuz
biiiz heepimiz, biiiitmesin hiç sevgimiz" şenliğinin yerini "Ohooo
daha ne uyanıcam, yarım saat var, rüya
bile görürüm”ler alır bir gün. Sabah 9’daki derse kalkmadığın saatte “Vay be
uykumu da aldım ha, hadi bugüne iyi başladık” diyip kalkar olursun.
Leyla ile
Mecnun’daki İsmail abi’nin iş bulma mutluluklarındaki “Ne güzel de işim oldu
beniiiiim”i, “Ne güzel de işim oldu, insanlara gülümsemek zorunda kalmadığım,
gülümsememi akşam görüşeceğim sevdiklerime saklayabileceğim”ler alır bir gün.
Yapmacıklaşmaktır çünkü en büyük korkularından biri. Hayatın, içinde yaşamak
zorunda bırakıldığın ama razı da olmadığın sistemin senden almaya yeltendiği
şeydir çünkü mimiklerin ve doğallığın. Otobüste ne kadar somurtursan, işyerinde
o kadar gülümsersin çünkü.
Kendini küçük
hissedersin gittiğinde o koca koca binalara, alışık olmadığın kıyafetlerle.
İstanbul’da yaşıyor ve metrobüsü kullanıyorsan her gün, Çağlayan’daki devasa
Adalet Sarayı’na küfürler edersin her geçişinde. “Büyüklüğü değil işlevi
önemli” dersin. Şehrin yükselen gökdelenlerinin adı geçer her gün aklından ve
gözünün önünden. “O güzel günler geldiğinde ilk bunlara dokunacağız işte”
dersin. “Bu kadar küçük hissettirilmeyeceğiz işte.”
F tiplerinden “F
tipi hotel” gibi bahsedenlerde karşılaşırsın çevreni kendin seçemediğinde.
Dünya
savaşlarının vehametinden, o gün yemekhanede çıkan ‘bulgur çorbası-hoşaf’
menüsüyle bahsedenlerle karşılaşırsın. “Kimin savaşı, neyin savaşı” dersin
defalarca.
“Onlara cepten bilmem kaç kaça 5 lira yollayıp
vicdan mastürbasyonu yapmayla olmaz, dilenene para vermeyle olmaz” der
durursun.
“Şu mesainin
kalan saatleri de dolsa da, kendim olabilsem”
“Şu mesainin
kalan saatleri de dolsa da, kendim olabilsem”
“Şu mesainin
kalan saatleri de dolsa da, kendim olabilsem”
“Şu mesainin
kalan saatleri de dolsa da, kendim olabilsem”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder