6 Mart 2013 Çarşamba

Peki bu öğrendiklerimiz ne işe yarayacak?

Deterministik dünyadan stokastik dünyaya geçiş buhran yaratır çoğu bünyede.

Deterministik(kararlı) dünyada bir şeyin olma ihtimali, bir ‘bilinmeyen’e karşılık gelen değeri bellidir. Bu belirlilik dile kolay da gelse, çok zor sağlanır. Bu ihtimal şartlardan etkilenmez, yaklaşık bile olsa, öyle olduğu varsayılabilir. 6 yüzeyi olan adil bir zarda 4 gelme ihtimali nasıl 1/6 ise,  bir yol ayrımında kaldığında getirileri eşit ise a,b, ve c yollarından herhangi birini seçme ihtimalin 1/3’tür. Deterministik dünya, senin hangisini seçme eğiliminde olduğunu hesaba katmaz.

Stokastik dünyada ise ihtimaller sonsuzdur. Önceki basamaklarda ne olduğu, sonraki basamaklarda neyin gerçekleşeceği üzerinde etkilidir ve olayların gerçekleşme ihtimalleri geçmişe bağlı olarak şekillenir, değişkendir. Yarın yağmur yağma ihtimali, bugün yağmurluysa başka, değilse başkadır.

Stokastik dünya, deterministik olana kıyasla gerçeğe daha yakın bir dünyadır. Bu dünyanın sınırlarını belirlemek için sıfıra ve sonsuza gitmeye çalıştığımızda ‘yutucu durum’u (absorbing state’i) görürüz. Bu bize, içinden çıkış olmayan, sürekli kendini yineleyen(kendine dönme ihtimali 1 olan) durumu verir. Lisans eğitimi sorularından örnek verirsek, psikoloji modlarından ‘intihar’ modu ile eşleştirilir. Mutlu olan ile depresif olanın o moda girme ihtimali farklıdır, fakat o moddan çıkış yoktur.


Deterministik dünyadan stokastik dünyaya geçiş modunu, yani bu buhranı, üniversite eğitimini hesaba katarsak, yirmili yaşındakilerin epey yaşadığını söyleyebiliriz. Okulun sonu ve iş hayatının başlangıcı bu döneme denk gelir. Okulda, yeni döneme kaydolduğunda sonraki 4 ay içinde vize ve final dönemlerini hangi haftalarda yaşayacağın, dönemin giderek yoğunlaşacağı, son olarak final döneminde pek çok aktivitenden(hangi aktiviteler içinde bulunacağın dahi bugünden kabaca belli iken işte, hangilerinden) feragat etmek zorunda kalacağın barizken, çalışma hayatındaki 4 ayın bunun gibi bir sistemi yoktur. Kimle ne zaman ne düzeyde bir tartışma yaşayacağın, hayatındaki birinin vefatından ya da sağlık sıkıntılarından iş durumunun nasıl etkileneceği, işini sarkıtıp sarkıtamayacağın, buna bağımlı olarak içine girdiğin maddi yükümlülüklerden nasıl kurtulacağın net değildir. Yaşanır ve görülür.

Bunu insan ilişkilerinden örneklemek de gerekirse, bir de uzun süreli ilişkisini geride bırakanlar yaşar. Hangi tartışmanın kaç aylık süreçte yaşanan şeylerden kaynaklandığı bellidir. İlişki içindeyken, kabaca nasıl ve ne kadar zamanda çözümleneceği bellidir, bu belli olmadığında ise bir ‘dur-durak’ noktası konur ve belirlenen süre içinde durum çözümlenmediğinde nasıl sonuçlanacağı bir varsayılana, muhtemelen ayrılığa dökülür. Uzun süreli ilişkisini yeni bitirmiş insanın yaşadığı, işte bu deterministik dünyadan stokastik dünyaya geçiş, ‘kim neden böyle davranıyor’, ‘ben neden böyleyim’ sürecidir. Geçmiş son birkaç basamaktaki olayların, bugünkü ihtimaller üzerinde etkisi olmasının yarattığı kaostur yaşanan. Stokastik dünya ile gerçeği yani kaosu ayıran nokta ise, hayatın, rastgele faktörlerden etkilenmeye devam ediyor oluşudur. İhtimalleri kötü sonuçlar da doğursa, deterministik dünyayı, sırf ne ile karşılaşacağına hazırlıklı olduğu için, sonrasındaki stokastik dünyaya (sonrasında kaosun gelme ihtimalinin daha yüksek olacağını varsayarak) yeğler insan, bir süre.

Kaosu ve kaosa giden yolu sevmez insan. Etken olmak ister. Kendi hayatına olsun, hakim olabildiğini hissetmek ister insan. Hayatının düzen algısına bağlı olarak, kaos yaratabilecek şeylere imza atmak, o kaostan sağ çıkacağına söz vermek istemez, insan. Ama o imzayı atar, o sözü verir. Bazen sırf karmaşadan kaçmak için.

Stokastik bakışla, insan, hayatını kaostan determinizme sürükleme eğilimindedir. Stokastik dünya ise, karar verme sürecinin temel basamağıdır. Rastgelelilikle yüzleşilen, minimuma indirgemek için deterministik dünyaya geçiş, ihtimallere bağımsız yaklaşabilmek için ise kaosa geçişin mümkün olduğu durumdur. İnsan, oranladığında, zamanının pek azını burada geçirir. Çünkü ya determinizm, yani var olan düzeni sürdürmek onun kolayına gelir, ya da kaos onu içine hapseder. Gerçek dünyaya bakıldığında aslında, kararlılık da, kaos da, yutucu durum olarak ele alınabilir. İkisinden de kaçış zordur. İnsan ikisinde de atıl hisseder, karar verme yetisini ele almakta, bir başka duruma geçmekte zorlanır.

Kaostan kararlılığa geçişin mi daha kolay olduğu, yoksa kararlı durumdan stokastik duruma geçişin mi daha kolay olduğu ise, insanın karakterine çok temelden bağımlı bir süreçtir ve bu hayatlarımızı formüllenemez yapar.

Herkese çözümlenebilir hayatlar...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder